''Enerjisi yüksek bir iş çıkardık''

Güncelleme: 24 Haziran 2018 Pazar, 09:27:34

Show TV’de ekranlara gelecek olan ‘Darısı Başımıza’nın yıldızlarından Ozan Dolunay, canlandıracağı karaktere ilişkin, “Ozan’ın hayatın içinden biri olması beni etkiledi” deyip ekledi: “Enerjisi yüksek ve tatlı tesadüflerin olduğu bir iş çıkardık”

Bugüne kadar rol aldığı, ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ ve ‘Yüksek Sosyete’ gibi diziler sayesinde gençlerin dikkatini çekmeyi başaran Ozan Dolunay’ı yakın bir zamanda Show TV’de başlayacak ‘Darısı Başımıza’da Ozan karakteriyle izleyeceğiz. Bir tutam aşk ve bol kahkaha vaadiyle ekranlara gelecek dizide Dolunay, yüksek duvarları olan, katı bir işadamını canlandıracak. ‘Darısı Başımıza’da, gönlünü külkedisine kaptıracak Ozan Dolunay ile dizi üzerinden başlayan sohbetimiz, kendisi hakkında merak edilen ve bilinmeyenlere kadar uzandı...

‘Darısı Başımıza’ ekranlara gelmek için gün sayıyor. Fragmanlar dönmesine rağmen hem karakteriniz hem de dizi kapalı kutu. Ozan nasıl biri?

Ozan; hali vakti yerinde, aslında güzel bir hayat yaşayan, çapkın, cesur ve yapım şirketinde işadamı bir karakter. Bu yaşına kadar özel hayatında travmalar nedeniyle kadınlara ve hatta çevresindeki herkese karşı bile kendisini kapatmış, iletişim kurmakta problemler yaşayan, duvarları olan birisi.

Ozan, kısa vadede kırılma yaşayabilecek mi?

Evet. İş gezisi için İzmir’e gider. Orada tesadüf eseri bir kadınla tanışıyor. O kadın da Ozan’ı etkiliyor. İşte bu noktada karakterimin taşıdığı negatif özellikler bir bir kırılıyor. Gün sonunda Elif Doğan’ın hayat verdiği Öykü karakterine ilgi duymaya başlayan Ozan, büyük ölçüde tabularını yıkma konusunda önemli adımlar atmıştır. Ancak senaryomuzda bazı noktalarda ciddi bir çatışma ortamı doğacak ve hikâyemiz dallanıp budaklanacak. Öykü, olayların odak noktasında yer alacak. İçinde tatlı tesadüflerin yer aldığı, aşkın bolca olduğu ve enerjinin yüksek olduğu bir iş ortaya çıkardığımızı söyleyebilirim.

Ozan’ın hangi özellikleri sizi cezbetti?

Hayatta belli dersler alıp, tokatlar yedikten sonra kendisini kapatmış bir karakterin kendini açabilmesi gayreti hayatın içinden biri olmaya çalışıp kendini yeniden dış dünyayla barışık hale getirme çabası, yaşadıkları ve yaşayacakları beni etkiledi.

‘Darısı Başımıza’da erkeklerin kadınlara oranla daha tutucu ve kontrollü olduklarına da tanıklık edeceğiz. Öyle değil mi?

Erkekler zincirlerini kadınlara oranla daha zor kırıyor. Bu yaşayış ve ataerkil bir toplum olmamızla alakalı aslında. Kadınlar pek çok konuda daha net ve dobra. Kadınlar, yetişirken duygularını daha rahat gösterebiliyorlar. Duygusal olmak kadın için kötü bir şey olarak görülmüyor ama erkekler için görülüyor. Erkekler, duygusallık kanalını kapattıkları zaman hissetmemeye doğru gidiyor ki bu hiç doğru bir şey değil.

‘Keyifle çalışıyoruz’

Sete giderken nasıl motive oluyorsunuz?

Bazı zamanlar insanlarsorumluluklarının ya da birtakım koşulların altında ezilerek zorunluluk psikolojisi ile işe giderler. Bir an önce iş bitse de dönsek tavrında olabilirler ki bu her sektörde çalışanların hissedebileceği bir psikoloji. Ancak ben hiç öyle değilim. Sete güle oynaya, heyecanla, çok büyük bir keyifle gidiyorum. Oyuncu arkadaşlarımı, tüm set ekibimizi çok seviyorum. Biz çok büyük bir sinerjiyi yakalamış, keyifle çalışan bir ekibiz.

Duygusal bir tarafınız var mıdır?

Eskiden duygusallığını pek yansıtmayan daha mekanik biriydim sanırım. Sistem ve düzenin yaşattıklarından kaynaklı herkes biraz böyle haliyle. Ancak acı çekmenin de mutlu olmak kadar doğal bir şey olduğunu fark ettikten sonra aydınlanma yaşadım.

‘Duvarların arkasına saklanmamalı’

Darısı Başımıza’da Ozan’ın duvarları var. Bu zararlardan korunmak için iyi bir şey midir?

Yarattığımız duvarlar zarar gelmesini engeller ama yarar gelmesini de engeller. Panjur gibi bir şey değil bu. İnsanlar duvar örünce mutluluk duygusundan da mahrum kalabiliyor. Zarar görüp gerçeklerin farkına varmak da insanları geliştiren bir şey.

Biraz çılgınlık herkese lazım mıdır?

Çılgın insanlara deli deniyor ama deli olmak güzel bir şey. Sıradan olmaktansa deli olmayı herkes bir noktada tercih eder. Bence insanlar delirmeli! Ama aklını yitirip kontrolden çıkmaktan bahsetmiyorum tabii ki. Tek düze düşünüp yaşamaktansa, olaylara farklı açılardan bakmak ve farklılık yaratarak duygularını yansıtmaktan bahsediyorum.

‘Örnek alınmak besleyici olur’

Diziyle birlikte özellikle genç kızların size karşı ilgisinin artması muhtemel. Ozan karakteri ile gelecek olan popülerlik sizi ne kadar alakadar ediyor?

İzleyicinin ekranda görüp beğendiği bir kişi olup, bu vesileyle sahneye koyduğumuz Killology oyunu ile tanışmalarına vesile olabilirsem çok mutlu olacağım. Daha önce rol aldığım diziler de oldukça takip edilen projelerdi ve o dönemlerden de fan kitlelerim olmaya başlamıştı. İlgi duyulmak değil de örnek alınmak benim için daha besleyici olur. Fiziksel görüntüm kadar oyunculuk performansımı da beğenmeleri önemli.

‘Killology’ neyi anlatıyor?

Güven Murat Akpınar ve Serkan Altunorak ile birlikte sahnelediğimiz üç kişik bir oyun. Bir baba, oğlu ve onun oğlunun oynamayı çok sevdiği bilgisayar oyununun yapımcısı var. Monologla ilerleyen oyun, sevgisizliğin insanları ne tür vahim noktalara sürüklediğini konu ediniyor.

En büyük hayallerinden birinin beyazperdede boy göstermek olduğunu belirten Ozan Dolunay, “Sinema projesinde rol almayı arzuluyorum. Senaryo ile ilgili bir kısıtlamam yok, ama özellikle kendime uzak karakterleri deneyimlemek istiyorum” deyip ekledi: “Şimdiye kadar dizilerde hep temiz çocuk rollerini oynadım, birazcık kirlenebileceğim ters köşe bir karakter oynamak isterim.”

‘Pilot olmak istiyordum’

Makine mühendisliği okurken oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?

Mühendislik, hayallerim arasında değildi, çocukken savaş uçağı pilotu olmayı istiyordum. Maskeler, jetler falan bana havalı geliyordu. Henüz 10 yaşındayken, o uçakların bombalar taşıdığını ve savaşların bir parçası olduğunu öğrendikten ve savaşların ne kadar yıkıcı eylemler olduğunun bilincine vardıktan sonra bu hayalimden vazgeçtim. Sonra bir süre basketbol oynamaya ağırlık verdim. Lise eğitimimi tamamlamak için gittiğim Amerika’da bile okul takımında oynadım. Ancak içimde hep bir tiyatro tutkusu vardı.

Bu tutkunuz nasıl gerçeğe dönüştü?

Yakın dostum, oyuncu arkadaşım Oktay Özkan’ın payı büyük. Kendisi okuldan mezun olduktan sonra kaydolmak için bir tiyatro arıyordu. Birkaç yeri gezdikten sonra Craft Tiyatro Atölyesi’ne kaydoldu. Onunla birlikte ben de kaydoldum.

Bu gelişmenin size en büyük kazanımı ne oldu?

Makine mühendisliği bölümünde eğitim aldığım için karşılaştığım olaylara karşı daha mantıksal yaklaşıyordum. Tiyatroya başladıktan sonra hayatın duygulardan oluştuğunu, duyguları göstermenin ayıp olmadığını anladım.

 

HT Magazin

Arif Hür