Show TV'nin yaz neşesi 'Güldürme Beni' bu akşam başlıyor!

Güncelleme: 05 Temmuz 2022 Salı, 11:35:56

SHOW TV'nin yaz neşesi niteliğindeki komedi programı 'Güldürme Beni' bu akşam saat 20.00'de başlıyor. Güldürme ve gülmeme üzerine bir içeriğe sahip olan programda Demet Akbağ'ın vereceği görevler ve rollerle yarışmacılar birbirlerini güldürmeye çalışırken rakipleri karşısında gülmemeye çalışacak. Gülen yarışmacı, 'Güldürme Beni Evi'ne veda edecek....

Show TV’de bugün yeni bir komedi programı başlayacak.
‘Güldürme Beni’…
Yarışmacıların bir yandan gülmemek diğer yandan güldürmek için sarf ettiği çaba, ekranları başındaki izleyicileri kahkahaya boğacak.

Yapımını Bloom Medya’nın üstlendiği ‘Güldürme Beni’de Demet Akbağ, yarışmacılara ve konuklara çeşitli sürpriz roller verirken programın sunuculuğunu Şahin Irmak üstlendi.
Başlangıç yarışmacıları ise Ersin Korkut, Suzan Kardeş, Sinan Çalışkanoğlu, Aslı Bekiroğlu, Sadi Celil Cengiz, Mustafa Üstündağ, Nursel Köse’den oluştu.


Demet Akbağ, yarışmacılara ve konuklara çeşitli sürpriz roller verecek.
Yarışmacılar birbirlerini güldürmeye çalışırken kendileri gülmemeye çalışacak. En çok gülen elenecek. Yarışmacıların her anı, evin tüm duvarlarına ve tüm objelerine gizlenmiş kameralarla saniye saniye kaydedilecek. Hiçbir gülümseme, tebessüm ve kahkaha bu kameralardan kaçamayacak.

Demet Akbağ, yarışmacıları özel komuta merkezinden izleyecek. Akbağ ünlü konuklarıyla yaptığı işbirliklerinde yarışmacılara sürprizler hazırlayacak. Kimi görevleri ünlü misafirlerine vererek, onları ‘Güldürme Beni Evi’ne yollayacak.


‘Güldürme Beni’nin yarışmacı kadrosundaki ünlü isimler, oyunculuğun en zor alanlarından biri olan ‘doğaçlama’da yeteneklerini sergilerken, her hafta en çok gülen, eve veda edecek ve ekibe yeni bir ünlü yarışmacı dâhil olacak.

‘Güldürme Beni’de ‘Komedi Dairesi Başkanı’ unvanıyla yer alan Demet Akbağ, Habertürk’e verdiği röportajda programın içeriği hakkında bilgiler verdi.


‘Güldürme Beni’nin içeriğinden söz eder misiniz?
‘Güldürme Beni’ 7 yarışmacının bir evde toplanıp birbirlerini güldürme yarışı. Birbirlerini güldürmeye çalışıyorlar ve gülmemeye çalışıyorlar. Bir hafta boyunca gülme sayıları tespit ediliyor ve haftalık elemeler oluyor. En çok gülen eleniyor ama hem gülüp bir o kadar da güldürdüyse o puanlar arasındaki fark hesaplanıyor. Bunun sonucunda belki bir hafta daha evde kalıyor.

‘BEN SEVİYORUM BÖYLE DEĞİŞİK İŞLERİ'

Sizin rolünüz nedir?
Benim bir kontrol odam var, o odada Şahin Irmak ile beraberiz ve her bir yarışmacının kulağında bulunan kulaklıklara bir takım görevler veriyoruz, bir takım şeyler söylüyoruz. Doğaçlamanın içerisinde “Sen şimdi şöyle yap, sen şimdi böyle davran” diyoruz. Bazen de sadece hikâyeyi anlatıp yaratıcılığı ve hikâyenin gelişimini onlara bırakıyoruz. Yani ben asistanım Şahin ile beraber oyuncuları bir nevi yönlendiriyorum. Böyle enteresan bir program, eğlenceli bir iş, biz de oturduğumuz yerde çok eğleniyoruz çünkü hakikaten çok saçma hikâyelerin içinden çok sinir bozucu ve komik şeyler çıkabiliyor. Yarışmacılarımız her şeyi o anda öğreniyorlar, zaman zaman sürpriz konuklarımız oluyor. “Şimdi kapı çalacak, postacı gelecek” diyorum, o postacı ünlü birisi oluyor. Mesela o postacı kapıyı çaldığında karşılarında onu görüyorlar, birkaç dakika da o kendince doğaçlamasını yapıyor ve finalde teşekkür ediyoruz ve uğurluyoruz. Ben seviyorum böyle değişik işleri.


‘ŞAŞIRTMACALI BİR DURUM’

Gelen konuk da ekibi güldürmeye çalışıyor değil mi?
Gelen konuk da güldürürse o da tatlı olur tabii ama onun gülmemek gibi bir zorunluluğu yok. O ekibi de güldürebilir, istediği kadar gülebilir de gelen konuk sadece bizim oyuncularımıza bir sürpriz, şaşırtmacalı bir durum.


‘İLGİNÇ BİR PROGRAM’

Projenin hangi özellikleri sizi etkilediği için “ben bu işte olmalıyım” dediniz?
Bir kere bütün sezon boyunca çok dramatik işler seyrettik. Benim yaz aylarında da açık havada oyunum olduğu için uzun vadeli tatile de bir yere gidemiyorum. Program sadece yaz aylarında yayınlanacak, kışın devam etmeyecek. 13 bölüm tasarlandı, her şey ona göre ayarlandı. İstanbul’da kaldığım sürece haftanın 3 - 4 günü “neden olmasın?” dedim. Birkaç örnek de seyrettim ve hoşuma gitti. İlginç bir program olabileceğini düşündüm ve başladık.


‘HER KÖŞESİNİ TAKİP EDEBİLİYORUZ’

Ekipteki kişilere bakınca onlar bir şey anlattığında gülmemek pek mümkün değil, herhalde siz de kontrol odasında oldukça eğleniyorsunuzdur.
Biz çok gülüyoruz, gülmediğimiz de oluyor. Bazen yürümeyen, çalışmayan şakalar da oluyor, çalışmayan doğaçlamalar da oluyor ama bir süre sonra onların olamaması da komik bir hale dönüşüyor. Mesela her hafta yaptıkları bireysel performansları var, onlara çalışıp geliyorlar. Bir performans sahnemiz var. Bir de kostüm odamız. Yarışmacılar, kostüm odasında her türlü aksesuarı bulabilirler, oradan kendilerini giydiriyorlar, kuşatıyorlar ve burada arkadaşlarına bireysel performans yapıyorlar, o sırada gülmeleri hesaplanıyor. Şu anda senin bu evde gördüğün kamera sayısı çok az olabilir ama görmediğin kamera sayısı çok fazla. Mesela şu gördüğün kocaman camların arkası da kamera yani onların gülerken kameradan saklanmak gibi bir şansları yok. Her an her şey kayıtta, evi de benimsediler. Hoş bir ev, ferah, geniş, mutfağımız burada, performans sahneleri var. Bizim kontrol odamız da hemen arka tarafta. Her bir oyuncuyu yakından ve genelde gördüğümüz bir sürü kamera var. Bu ekrandan da evin her köşesini takip edebiliyoruz. Durum bu.


‘İTİRAF EDİYORLAR’

Bildiğim kadarıyla bir de itiraf bölümü var, bugüne kadar söyleyemediklerini itiraf ediyorlar değil mi?
Evet, itiraf ediyorlar, özel röportajlar da var. “Bana şunu yaptı ama ben gülmedim, aslında şöyle deseydi daha iyi olurdu, ben kendimi bu rolde daha iyi hissettim” gibi onların tek başlarına verdikleri minik röportajlar var. Onlar da programın içine montajlanıyor. Böyle ilginç bir program. İzleyicilerin seveceğini düşünüyorum. Bir de artık o kadar çok birbirinin aynısı iş seyrettiler ki bu biraz farklı bir program. Ayrıca “bu bölümü kaçırdım, ne olmuştu, sonra devam edemem” diyecekleri bir program da değil. Her hafta izleyebilirler ya da bir hafta kaçırıp öbür hafta izleyebilirler. Oldukça eğleneceklerini düşünüyorum.


‘HEVESLE BEKLİYORUZ’

Bu arada ‘Aydınlıkevler’ devam ediyor. Onun çalışmaları nasıl gidiyor?
İyi gidiyor, seyircimiz gayet iyi. Zaten artık yaz ayları da herkesin birazcık ufak ufak tatile kaçtığı anlar o yüzden çok yoğun bir oyun temposu yok ama yine de bir kısa turnemiz olacak. Çeşme ve Bodrum’a gideceğiz, oralarda açık hava tiyatrolarında oynayacağız. İstanbul’da da Maximum Uniq Açık Hava Sahnesi’nde oynayacağız. Program değişiyor, bazen haftada bir oluyor bazen iki haftada bir oluyor. O birazcık da etkinlik programına göre belli oluyor ama seyirci açısından aldığım haberler gayet iyi. Satışa çıkardığımız anda biletler tükeniyor. Oyun, henüz çok yeni, daha bayağı oynarız. Eylülde tekrar Maximum Uniq’in kapalı salonunda sahnelemeye devam edeceğiz. Ayrıca eylülde asıl çok büyük hevesle beklediğimiz bir Ankara turnemiz olacak, dekorumuzun uygun olabileceği bir açık hava tiyatrosu olmadığı için Ankara’ya yazın gidemiyoruz. Zaten dekorun da yerleşmesi ve kurulması bazı salonlar için uygun bazı salonlar için uygun değil, onun için her yere ulaşamıyoruz. Ama eylülde Ankara’da olacağız. Malum ‘Aydınlıkevler’in konusu Ankara’da geçiyor. Ankara’nın oyunu beklediğini çok iyi biliyorum. Ankara’da birkaç oyun oynarız. Bir günlüğüne gitmeyiz diye tahmin ediyorum.


‘OTURDUĞUMUZ GÜNLERE SAYALIM’

Tatile ne zaman çıkacaksınız?
Bu sene tatil çok az. Sanıyorum ağustosta 15 - 20 gün bir boşluk kalıyor, o tarihlerde yapacağım. Ne yapalım? Oturduğumuz günlere sayalım. Son iki sene zaten pandemiyle boğuşurken hiçbir iş yapamadık, evimizden dışarı çıkamadık o yüzden bu sene de böyle geçsin. İyi oldu benim için.

‘SENARYOSU HOŞUMA GİTTİ’

Başka projeniz var mı?
Şimdilik bir film projesi görüşüyorum, senaryosu hoşuma gitti, ilgimi de çekti. Tam detayları konuşmadık o yüzden çok dillendirmeyeyim. Eğer ağustos ayında bir de o proje olursa bana hiç tatil yok. 10 - 15 gün isterim ama ağustos ayının son haftası bir film olabilir.


‘İYİ Kİ DE OLMUŞ’

1980 sonrasında en çok filmde rol alan birkaç isimden birisiniz, ne hissediyorsunuz?
Bilmiyorum, o kadar çok dizi çeker gibi film çektim ki üst üste… Birincisi, ikincisi, üçüncüsü derken hakikaten üst üste geldi. Sonra da araya yeni senaryolar, yeni hikâyeler girdi. ‘Hükümet Kadın’ı bitirmiştim ‘Nadide Hayat’ başladı, böyle üst üste oldu ama benim hayatımdaki bütün projeler hep öyle olmuştur. Her şeyin üst üste gelme durumu olur. “3 - 4 aydır oturuyorum, kimseden ses seda yok, şimdi hem televizyon, hem sinema, hem tiyatro aynı anda bir arada oldu” diye pek çok meslektaşımdan da duyarım. Bende de biraz öyle oluyor. Filmler çok üst üste oldu, güzel filmler oldu, izleyiciler sevdi, “İkincisi ne zaman, üçüncüsü ne zaman?” dediler. O yüzden o dönemlerde çok üst üste gittim, şimdi biraz daha sakinledik. “Bu projenin içinde olmak istiyorum” dediğimiz işler her zaman çok fazla olmuyor ama o benim çok sık film çektiğim dönemde bunların hepsi üst üste denk geldi, iyi ki de olmuş, hayatımdan memnunum. Şimdi ara ara televizyonda tekrarlarını izliyorum, artık kaçıncı tekrar bilmiyorum. Benim dizi gibi çektiğim filmler 8 - 10 defa izlendi. Bazen takılıp kalıyorum ben de sonra bakıyorum izleyicilerin de defalarca izlediği filmler hâlâ iyi reyting alıyor.


‘DAHA GÜZEL OLUYOR’

Bazı filmler ikinci defa izlendiğinde daha tatlı oluyor.
Evet, daha güzel oluyor. Mesela özellikle ‘Eyvah Eyvah’ serileri için benim izleyicilerden aldığım tepkiler; “bizim bu filmi bilmemiz gerekmiyor, biz ne zaman denk gelse, neresinden denk gelse seyrederiz” diyorlar. “Varsa açarız ‘Eyvah Eyvah’ı o bizim banko güldüğümüz bir film nasılsa, aynı sahneleri bir kere daha seyretmek daha çok hoşumuza gidiyor” diyorlar.