- Anasayfa /
- Diziler/
- Yılanların Öcü /
- Kınalı Ceyda

ılanların Öcü dizisinde Zahide’yi canlandıran Ceyda Ateş, HT Magazin’in sorularını yanıtladı
Çarşamba akşamı Show TV’de ilk bölümü yayınlanacak olan Yılanların Öcü dizisinde Zahide’yi canlandıran Ceyda Ateş, dizinin çekimlerinin yapıldığı Nevşehir’in Ürgüp İlçesi’nde HT Magazin’in sorularını yanıtladı
‘Yılanların Öcü’nde köylü kızı Zahide’yi canlandıran Ceyda Ateş, köylü kızı imajı için her gün saçının siyaha boyandığını, kokusunu hiç sevmediği halde ellerine kına yaktırdığını ve hiç makyaj yapılmadığını söyledi. Ateş’in boynundaki kolyede ve kolundaki bileklikte Buğra yazısı dikkatimizden kaçmadı. Ateş, “Buğra benim için sonsuz sevgi” şeklinde konuştu.
■ Zahide karakterini en iyi siz tanıyorsunuz. Zahide’yi anlatır mısınız bize?
Zahide çok masum bir kız. İçine kapanık, her şeyi içinde yaşıyor. Bayram’a âşık. İnsanlar Zahide’yi izledikçe bölümler ilerledikçe daha iyi tanıyacaklar. Ben onu anlattıkça büyüsü kaçar. Seyirciyi büyük sürprizler bekliyor.
■ Şehirli bir yaşantınız var. Köylü bir kızı canlandırıyorsunuz. Gözlem yaptınız mı? Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Gözlem yapmadım. Saçlarım her gün sprey boyayla siyaha boyanıyor. Başörtüsü takıyorum. Bu benim imajımı anında değiştiriyor. Sıfır makyaj var yüzümde. Bütün çillerim falan ortada. Ben normalde kınayı hiç sevmem. Yönetmenimize ‘Bu kız köylü kızı. Elinde mutlaka kına vardır ben de ellerime kına yaksam mı’ dedim. Yönetmenimiz olumlu cevap verdi ve ellerime kına yakıldı. Bütünüyle ortaya bambaşka bir kız çıktı.
‘İSTANBUL’DAN KAÇIYORUM’
■ Özel hayatınızda kınayı neden sevmiyorsunuz?
Kınanın kokusunu sevmiyorum. Kokuya karşı çok hassasım. Çocukluğumdan beri böyle. Şimdi alıştım kokusuna. Artık kınamı kendim yakıyorum. Kınalar çıkınca oturup kına yakıyorum ellerime. Bayağı çözdüm işi.
■ Yıllardır İstanbul gibi metropolde yaşıyorsunuz. Dizi için uzun süredir Nevşehir’desiniz. Uyum zorluğu yaşadınız mı?
Daha önce de 2 ay boyunca burada kalmıştım. Ben aslında İstanbul’dan kaçıyorum. İstanbul’da da yaptığım birçok şeyi burada yapabiliyorum. Sporumu yapıyorum, yüzüyorum, köpeğimi de getirdim buraya. Tabii ki zaman zaman İstanbul’a ailemi görmeye gidiyorum. Şu an çok mutluyum. Bir de daha önce çok şehir dışı işinde yer aldım. Urfa’da da bulundum. Makedonya’da da yaşadım.
■ Genç yaşta çok önemli projelerde rol aldınız. Bekliyor muydunuz bunu?
Aslında çok kısa sürede olmadı bu. Ben oyunculuğa beş yaşında başladım. Neredeyse her sene bir projede yer aldım. Şansım usta isimlerle iyi işlerde çalışmam oldu. Sarışın renkli gözlü olmam fizik olarak Türk standartlarına uymamam nedeniyle medyada farklı yansıtıldım. Ama ben sadece işimi yaptım. İşimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Bu da bana gelen işlerden belli oluyor. Yönetmenler yapımcılar oyunculuğumu çok beğeniyorlar. Ben hep daha iyi olabilir diye düşündüm.
'SAVAŞÇI BIR KIZI OYNAMAK ISTERIM'
■ Kolunuzdaki dövmede ne yazıyor?
“Benim tek aşkım Allah” yazıyor. Onun sevgisi bambaşka. İnancım çok güçlüdür.
■ İdealiniz nedir?
Yurtdışında kendimi göstermek istiyorum. Zaten çeşitli görüşmeler için gidip geliyorum. Şu an Türkiye üzerinden de çeşitli ajanslarla görüşmeler yapıyoruz modellik için. Yabancı ülkelerde bana “Türkçe konuşmasan Türk olduğunu anlamayız” diyorlar. Benim bale geçmişim var. 10 yıl bale yaptım. Black Swan’ı izlediğimde şizofreni oynamayı çok istedim. Şizofren bir karakteri canlandırmayı çok istiyorum. Bir de çocukluğumdan beri ata biniyorum. Profesyonel biniciyim. Atın üzerinde savaşçı bir kızı da canlandırmak isterim. Daha sert daha ağır roller canlandırmak istiyorum.
■ Şizofren bir karakteri canlandırmak istemeniz çok ilginç doğrusu...
Oyunculuk benim için şizofrenliktir zaten. Şu an ben Ceyda’yım aynı zamanda Zahide diye bir köylü kızını canlandırıyorum. ‘Adını Feriha Koydum’ dizisinde de Hande diye zengin kızını canlandırıyordum. Zaten bu durumda bir şizofrenlik var.
‘Buğra’yı sonsuz sevgi olarak tanımlayabilirim’■ Sevgiliniz Buğra (Toplusoy) ABD’de yaşıyor. İstanbul’u çok özlememeniz için bir sebep mi?
Evet, o da işleri sebebiyle Amerika’da. Gidip geliyor. Ben fırsat buldukça yanına gidiyorum ama şu an işlerim çok yoğun. İstanbul’a sadece annemi babamı görmeye gidiyorum. İki gün kalıp dönüyorum. Mesela burada üç gün çekimim olmuyor. Bu fırsat deyip İstanbul’a dönmüyorum zamanımı burada geçiriyorum. Bir yaşam kurdum kendime.
■ Özel hayatınızdan bahsetmeyi istemiyorsunuz ama bu şartlarda nasıl sormayalım. Boynunuzdaki kolyede, kolunuzdaki bileklikte Buğra yazıyor...
Bu kolye hiçbir zaman boynumdan çıkmadı. Bilekliği de çok sevdiğim bir arkadaşım yapıp buraya yollamış sürpriz olarak. Ben de taktım. Aşk güzel bir duygu... Buğra’yı sonsuz sevgi olarak tanımlayabilirim.