Emir Çubukçu: "Faruk" ile benzeyen hiç bir yönüm yok!

Güncelleme: 05 Şubat 2020 Çarşamba, 11:40:47

Show Tv'nin sevilen dizisi Zemheri'de Faruk'u canlandıran Emir Çubukçu Habertürk'e konuştu. Çubukçu dizideki karakterini, diziye nasıl dahil olduğunu ve gelecek planlarını anlattı.

Zemheri’nin kadrosuna dahil olma sürecinden söz edebilir misiniz?

Emir Çubukçu: Aslında bu süreç diğer projelerden farklı ilerlemedi. Görüşmeler yapıldı ve oldu diyebilirim ama biz Hilal (Saral) Hoca’yla bir zamandır denk gelmeye çalışıyorduk. Sağolsun, kendisi benimle çalışmak istiyordu. Ben de “Hilal Saral’la çalışmak ne güzel olur” diyordum. Ay Yapım da televizyondaki ilk işim olan ve hem ilk olması hem de hala farklı bir yerde durması sebebiyle benim için çok özel olan Karadayı’da, sonrasında Bana Sevmeyi Anlat’ta birlikte çalıştığımız bir yapım şirketi. Tekrar bir araya gelsek ne güzel olur diye düşünüyordum. Bu sefer denk geldi, karşılaştık, kendileri de beni bu projeye uygun buldular, ben de çok keyifle, isteyerek içinde yer aldım.

Hangi özellikleri sizi cezbetti için ‘Ben bu işte varım’ dediniz?

Öncelikle oynayacağım karakter ve ekip beni çok heyecanlandırdı. Hilal Hoca’yla, bütün oyuncu arkadaşlarımla çalışmak, Zerrin (Tekindor) Abla’yla anne oğlu oynayacak olmak bunlar benim adıma çok heyecanlıydı. Aynı zamanda da ilk soruda da söylediğim gibi, bir Ay Yapım projesi her anlamda benim adıma kıymetliydi.

Teklif aldığınızda neler hissettiniz?
Yani! Çok güzel hissettim!

‘Zemheri’nin kariyerinize nasıl bir etkisi olmasını umarsınız?
Aslında bu önceden planlanacak ya da düşünülecek bir şey değil. Kariyerime ne getirdiğini görmek isterim. Ben bir karakteri canlandırırken onu hakkıyla yerine getirmek, o hikayeye hizmet etmek istiyorum. Bu karakter de benim oyunculuk kariyerimde iyi mi olur, kötü mü olur kestiremiyorum, ama bununla ilgili düşünmüyorum da dürüst olmak gerekirse. Bununla ilgili düşünürsem, sanırım işimi yapamam ya da başka bir teklif geldiğinde bunu doğru değerlendiremem. Dolayısıyla tek amacım güzel bir şekilde oynamaya devam etmek.

‘Faruk’ karakterini analiz edebilir misiniz? Nasıl bir karakterdir?
Faruk için söylenebilecek en basit, en özet cümle güdüsel yaşayan bir karakter sanırım. Yaptığı şeyleri bir düşünce süzgecinden geçirmeden, o anda içinde ne geliyorsa öyle davranan, kolay öfkelenen, zor seven, sanırım sevdiği zaman da gerçekten seven bir karakter Faruk bence. Tabii izleyenler için itici gelen tarafları da olabilir ama benim için sevilecek yönleri çok, canlandırdığım için. Faruk’un fütursuzluğu, her yere dalıp dağıtabilecek kapasitede olması benim hayatta hiç beceremediğim bir şey olduğu için hoşuma gidiyor, kendisiyle eğleniyorum.

‘Faruk’u canlandırmak için nasıl bir çalışma metodu gerçekleştirdiniz?
Benim sabit bir çalışma metodum hiçbir zaman olmadı. Ne televizyonda ne de tiyatroda bir karakteri canlandırırken şu metotla çalıştım gibi bir şeyim yoktur benim. Bildiğim ya da bilmediğim bütün metotların bir karışımıyla o karaktere yaklaşmaya çalışıyorum. Ama daha da önemlisi o anki durum. Oynadığımız zaman oynayacağım sahneye göre karakterin durumu, orada nasıl bir halde olduğu, genel atmosfer, temel yaklaşım biçimiyle ilgili bir fikrim oluyor. Onun üzerinden sahnenin duygusuna, anına, oradaki gerçekliğe göre Faruk’u canlandırıyorum. Bunu anlatmak biraz zor sanki.

‘Faruk’ ile benzeyen ve tezatlık teşkil eden en belirgin özellikleriniz nelerdir?
Faruk’la benzeyen hiçbir yönüm yok. Gerçekten benzeyen bir yönüm olduğunu düşünmüyorum. Sadece hikâyenin içerisinde sinir olduğumuz için ya da “kötü” karakter olduğu için söylemiyorum, davranış biçimi olarak da hiçbir benzerliğimiz yok. Ben daha sakin, dengeli biri olduğumu düşünürüm her zaman. Söyleyeceğim şeyi iki kere düşünürüm.

Canlandıracağınız karakterin özellikleri o projeye dahil olmanızda ne kadar etkili?


Bizler oyuncuyuz, canlandırdığımız karakterlerin özelliklerinden ziyade bu karaktere biz ne verebiliriz, biz ne katabiliriz gibi düşüncelerim oluyor benim en azından. Elbette birtakım etik kurallarım var, oynayacağım karakterin dili benim için önemli. Oynayacağım karakterin yazar tarafından neyin arkasında durduğu benim için önemli, kadın düşmanı, cinsiyetçi, bugün bizim yaşadığımız coğrafyadaki birçok sorunu yaratan duygu ve düşüncenin arkasında duran bir karakteri çok fazla oynamak istemem. Elbette bu karakterler yazılacak, canlandırılacak ama bunu eleştirel bir boyutta canlandırmak benim için önemli olur, özellikle de televizyon gibi bu kadar kitlesel bir mecrada. Ne şans ki bugüne kadar böyle hikayecilere denk geldim. Hiçbir zaman tasvip etmeyeceğimiz bir karakterin duruşunu benimseyen bir uygulayıcı ekiple çalışmadım veya böyle bir hikâyede yer almadım. Temel etik yaklaşımlarım var, bunların dışındaki meselelerde oynayacağım şeyin bana yatkın olması, keyif alacak olmam, eğlenecek olmam tabii ki önemli.

Kamera karşısına geçtiğimiz ilk günden bugüne olan süreçte oyunculuk adına edindiğiniz en önemli öğreti nedir?
Oyunculuğa başladığım günden bugüne kadar birçok şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum. Fakat şu geldiğim noktada diyebilirim ki en önemli öğreti şudur: Ölçü her şeydir!

Hikâyeler yazıyorsunuz, onları TV dizisi veya sinema filmi haline getirmeyi düşünüyor musunuz?
Yazdığım hikayeleri TV ya da sinemaya uyarlamak gibi bir planım yok. Onları hikâye olarak yazdım, başkası uyarlamak isterse bilmiyorum. Ama benim sinema için yazdığım iki hikayem var şu anda, onların geleceğini zaman gösterir, bakalım ne olacak? Televizyon ve sinema için başka hikayeler düşünüyorum, var olanları değil. Yeni yeni şeyler yapmak gibi bir planım var, umarım hayata geçirebilirim.

Tiyatro oyunlarında yönetmenlik yapıyorsunuz? Yönetmenliği TV ve sinema yapımlarına taşımayı planlıyor musunuz? Bu konuda çalışmalarınız var mı?

Televizyon zor, televizyon yönetmenliği temposu ve çalışma şartları itibariyle benim yapabileceğim bir şey gibi değil. Bir delilik biçimi olarak görüyorum onu, her yapana çok da saygım var. Büyük bir sabır olsa gerek. Sinema içinse, şu an yönetmenlik hayalim şöyle var, olsa ne güzel olur, çok iyi bir sinema filmi yazsam, öyle bir hikâye kursam ve onun yönetmenlik koltuğuna becerebileceğime inanırsam- geçsem çok güzel olur. Bir gün öyle bir şey yapacaksam, hayal ettiğim şeyi benden daha iyi kimsenin yapamayacağına inanırsam bu olacaktır. Yapmış olmak için yapayım gibi bir planım yok. Umarım bir gün böyle bir tecrübe edinirim. Ama yakın vadede öyle bir planım yok.