'Kuzey Yıldızı' bu akşamdan itibaren Show TV'de parlayacak!

Güncelleme: 14 Eylül 2019 Cumartesi, 12:51:07

Her cumartesi günü saat 20'de yayınlanacak olan 'Kuzey Yıldızı', bugün ilk bölümüyle ekranlara yansıyacak.

SHOW TV, yeni yayın döneminde bir diziyi daha fenomen hale getirmeye hazırlanıyor.
'Kuzey Yıldızı'...
Her cumartesi günü saat 20'de yayınlanacak olan 'Kuzey Yıldızı', bugün ilk bölümüyle ekranlara yansıyacak.

Süreç Film'in yapımcısı olduğu, Ersoy Güler'in yönettiği 'Kuzey Yıldızı'nda başrolleri Aslıhan Güner ile İsmail Demirci paylaşırken Toygan Avanoğlu, Cezmi Baskın, Zeynep Kankonde, Hüseyin Soysalan ve Uğur Demirpehlivan romantik, komik ve macera dolu 'Kuzey' ile 'Yıldız'ın aşk hikâyesinin diğer kahramanları.

'Kuzey' ile 'Yıldız'; bir köprünün üstündeki iki inatçı keçi, aynı denizin iki hırçın dalgasıdır. 'Yıldız', 'Kuzey'i, kendini bildi bileli sevmektedir. Ondan başkasını gözü görmemiştir. Aileler de birbirinin can dostu olduğundan 'Kuzey'le 'Yıldız'a ivedilikle birer söz yüzüğü takılır. Amma ve lakin, 'Kuzey', üniversite okumak için İstanbul'a gittiğinde tüm sözlerini unutur, yeni aşklara yelken açar. Bu durum, ailesi ve 'Yıldız' tarafından öğrenildiğinde ise, 'Kuzey', kendi ailesi dahil köydeki herkes tarafından aforoz edilir. Artık 'Kuzey'in ne bir memleketi, ne de bir ailesi vardır. 'Yıldız', 'Kuzey'ini, göğünü ayakta tutan direğini, bildiği tek yönünü kaybetmiş, kalbine çakılan bir kazıkla öylece kalakalmış, bunun acısını, bir an olsun unutmamıştır.

'Kuzey', âşık olduğu kadınla evlenmiş, üç çocuk sahibi olmuştur ama 'Yıldız'a yaşattığını tam yirmi sene sonra yaşamış, terk edilmiş; üstelik dolandırılıp sıfır noktasına gelmiştir. 'Kuzey', yıllar önce binbir umutla geldiği ve hayallerini, en güzel günlerini yaşadığı şehri, üç kızıyla birlikte terk edip memleketine dönmeye karar verir. Kızlarıyla birlikte kendisini doğduğu topraklara kabul ettirecek, ettiremese de gitmeyecek, orada kalacaktır. Ama 'Yıldız', onu geldiği yere göndermeye, onu döndüğüne pişman etmeye yeminlidir. İşin içine bir de biri genç kadınlığın eşiğinde, biri ergenliğin doruklarında, diğeri de çocuk yaşta üç tane kız çocuğu ve 'Kuzey' yüzünden birbirine düşman olmuş iki aile eklenince olaylar kontrol edilemez bir hal alır.

'Kuzey' gitmemeye, 'Yıldız' affetmemeye, aileler de barışmamaya yeminlidir. Bu inat hikâyesinden en çok inat eden, pes etmeyen galip çıkacaktır. Şimdilik kimsenin pes etmeye niyeti yoktur.

KUZEY MOLLAOĞLU (İsmail Demirci)
Köprünün üstündeki iki inatçı keçiden biri, bir evin bir oğlu, yakışıklı, mert, gözü kara bir adamdır. Şimdi, yıllar sonra memleketine, terk ettiği kadının topraklarına geri dönmüştür. Hem kızlarıyla, hem kendine kendine sırt çevirmiş köylüyle uğraşırken bir de 'Yıldız'ın gazabından koruyabilecek midir kendini?

YILDIZ KADIOĞLU (Aslıhan Güner)
Köprünün üstündeki iki inatçı keçiden diğeri... O köprüyü yıllardır bırakmayan, hep köprünün diğer ucundan bir gün çıkıp gelecek olan 'Kuzey'i bekleyen 'Yıldız', otuzlu yaşların ortasında alımlı, inatçı, tuttuğunu koparan bir kadındır. 'Kuzey'in dönüşüyle, Yıllardır pas tutmuş olan pusulası 'Kuzey'ini bulmuş olsa da o, yirmi yıl önceki genç kız değildir. Aşkı nasıl ki küllenmediyse, öfkesi de küllenmeyecektir.

Aslıhan Güner ile İsmail Demirci, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı.

Teklif geldiğinde hangi özellikleri sizi etkilediği için 'Ben bu işte varım' dediniz?

Aslıhan Güner: Menajerim Abdullah Bulut ile birlikte projeyi konuştuk. Kendisi ilk andan itibaren karakterin bana çok uygun olduğunu söyledi. Ona olan güvenimden ve beni iyi tanıdığını bildiğimden dolayı senaryoyu okumadan bile 'Kuzey Yıldızı' beni heyecanlandırmıştı. Her zaman kalbimi dinlerim, o yüzden projenin ismini duyduğumda kalbimde bir heyecan oluşmuştu. Projenin teklifi sonrası elbette hemen senaryoyu okudum ve çok beğendim. 'Yıldız' karakteri o kadar kalbime dokundu ki ben senaryoyu okuduğum an 'Yıldız'a dönüştüğümü hissetmiştim. Karadeniz'de çekilecek olması da elbette beni çok daha fazla heyecanlandırdı.

İsmail Demirci: Okuyunca çok samimi ve sıcak bir hikâye buldum. Hepimizin hayatında olan karakterler vardı hikâyenin içinde. Ersoy Güler takip ettiğim ve işlerini çok beğendiğim bir yönetmendi. Ersoy hocayla görüştüğümde, karakteri uzun uzun anlattı. Hikâyeyi ve karakteri çok beğendim ve kabul ettim.

'Kuzey Yıldızı'nın başrol oyuncusu olarak dizinin izleyiciye hangi duyguları aktarmasını istersiniz?

İsmail Demirci: Benim için bir hikâyede en önemli şey samimiyet. Seyircimize 'Aa ben de böyle bir şey yaşadım. Benim de başıma geldi' hissini vermek, karakterlerle empati kurmalarını sağlamak önemli. Bu açıdan işimize çok güveniyorum.

Aslıhan Güner: Günümüzde çok fazla ağır dram dizisi mevcut. Bizler izleyicilerimizi güldürmeye, eğlendirmeye yer yer duygulandırmaya geliyoruz. Karadeniz'in eşsiz görselleri ve müziğiyle eğlenceli hikayemizi birleştiriyoruz. İsteğimiz elbette keyifle seyredecekleri uzun soluklu bir dizi yapmak. İlk günden itibaren çok severek çalışıyoruz, çok güzel bir ekibiz ve bunun ekrana yansıyacağına eminim.

Çekimler Ordu'da gerçekleşiyor, set ortamı nasıl?

İsmail Demirci: Setimiz gerçekten eğlenceli, koşarak gidiyoruz. Mutlu çalışıyoruz. Bu enerjinin diziye yansıyacağı kanaatindeyim. Ordu çok güzel bir şehir. 'Karadeniz'in incisi' diyorlar. Bence haklılar da. Ben Ordu'yu çok sevdim. Halkın ilgisi müthiş. Sahil boyunca bisiklet yolları var. Her gün bisiklet sürüyorum.

Kamera karşısına geçmeden önce canlandırdığınız karakterler için nasıl bir ön çalışma yaptınız?

Aslıhan Güner: Her canlandıracağım karakter öncesi muhakkak ön hazırlık yapar, birçok detayı öncesinden düşünürüm. Sonrası benim için sette kamera karşısında doğaçlama gelişir. 'Yıldız' benim için bir çok yönüyle ilkleri barındırıyor. Örneğin ilk kez saçlarımı tamamen boyattım. Şive çalışmalarımızı hoca eşliğinde yaptık. Tek bir yöreye ait şive yerine daha ortak bir ağız üzerine çalıştık. Sette de şive koçumuza muhakkak danışıyoruz her sahneyi. 'Yıldız' çok güçlü bir kadın karakter. Bu yüzden ayrıca çok mutluyum. Ekranlarda güçlü kadınları daha çok görmek istediğimiz bu dönemde 'Yıldız'ı herkesin seveceğine eminim.

Türk dizilerinin dünya pazarında güçlü bir konuma sahip olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsmail Demirci: Türk dizi sektörü olarak iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum. İyi yönetmenlerimiz, iyi senaristlerimiz ve iyi oyuncularımız var. Kendimizi geliştiriyoruz, gün geçtikçe daha iyi işler yapıyoruz. Bir tarzımız var ve bunun izinden gittiğimiz sürece daha iyi işler yapacağız. Bizim toprağımızın hikâyelerini yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunda gerçekten başarılıyız. Dışarıya özenmekten çok içimizden çıkan hikâyeleri daha kıymetli buluyorum.

İnatçı bir kişi misiniz? İnat ettiğiniz bir konuda en büyük kazanımınız veya kaybınız ne oldu?

Aslıhan Güner: İnatçı değilim, herkese ve her şeye şans veririm. Çünkü her şey bizler için bu hayatta. Sınırlar koymak öncelikle insanın kendisini yorar. Bu yüzden inat ve öfke gibi negatif duyguları kendi içimde barındırmamaya çalışıyorum. İnat etmek yerine istikrarlı olmayı ve elimden geleni yapıp tevekkül etmeyi tercih ediyorum. Oluyorsa bir olmuyorsa bin hayır demiş Mevlana 'La Tahzen ' şiirinde. Kazanmak ya da kaybetmektense yaptığım her şeyi sevmeye odaklanıyorum. Hayattaki en güzel şey kazanmak ya da kaybetmek değil sevmektir çünkü bana göre.

Kariyerinizin hangi döneminde olduğunuzu düşünüyorsunuz?

İsmail Demirci: Kariyerimin olgunluk döneminde olduğumu düşünüyorum. Artık iç sesimi daha çok dinliyorum. Senaryolar yazıyorum, kamera arkasına daha çok ilgi duyuyorum. Senaryo, yönetmenlik, oyunculuk, aslında işin her yönünü kapsar bir biçime doğru dönüştürmek istiyorum kendimi.

Aslıhan Güner: Ben mesleğine âşık olan tutkuyla bağlı olan bir oyuncuyum. Bu yüzden beni geliştiren, büyüten, öğreten işim için elimden geldiğince çalışıyorum. Her projemde, her canlandırdığım karakterde bir öncekinden farklı olmasına dikkat ediyorum. Bu beni geliştiren bir durum. İzleyiciyi şaşırtmak, farklı rollerde beni izlemelerini sağlamak bana mutluluk veren şeylerden. Kariyerimde hangi dönemdeyim diye düşünmektense, sırtladığım rolün hakkını vermeye odaklanıyorum. Gerisi zaten seyircinin takdiri.

Aşk ve âşık olunan kişiye duyulan öfke... İkisi yan yana gelince sizce ne olur?

Aslıhan Güner: Aşk çok kuvvetli bir duygu ve bence hayatın en büyük tadı. Sevmeye, sevilmeye gelmişiz bu dünyaya. Her şeyin kökü - temeli sevgi. Aşk inişli çıkışlı ve çok kuvvetli bir duygu. Öfke ile yan yana gelmesi ise öncelikle kişinin kendisine zarar. Yan yana gelirse de ne olur derseniz zor olur derim.

Sizce aşkın en yüce hali nedir? Öfkenin bertaraf edilmesinin en etkin yolu nedir?

Aslıhan Güner: Aşkın en yüce hali dediğinizde aklıma gelen tek şey Allah'a olan aşk. Öfkenin bertaraf edilmesi için affetmek çok önemli. Kendinizi ve karşınızdakini affedin, serbest bırakın ki hayatınıza negatif duyguları boş yere yük edinmeyin. Tüm kişisel gelişim kitapları ya da meditasyonlarda öğrendiğim şeylerden biri ve en önemlisi affetmek. Affetmeyi öğrenmeli ve hayatımıza uygulamalıyız. Olumsuz duygular yükten başka bir şey değil insana. Sırtımıza aldığımız yükler ile de hayat yolculuğu çok daha zor.