‘Seyirci yarattığımız dünyayı sevecek’

Güncelleme: 25 Mart 2018 Pazar, 09:32:59

Türkiye’nin en renkli kadınlarından Gonca Vuslateri ile en yakışıklı erkekleri arasında gösterilen Seçkin Özdemir, ‘Tehlikeli Karım’ dizisi için bir araya geldi.

Show TV ekranlarında ‘Tehlikeli Karım’ dizisiyle bu akşam ilk kez görücüye çıkacak dizinin başrolleri Gonca Vuslateri ile Seçkin Özdemir, “Seyirci, kendini bir oyunun içinde hissederek, adeta bir bulmacayı çözüp yapbozun parçalarını birleştirecek. Seyirci yarattığımız dünyayı sevecek” diyorlar.

Türkiye’nin en renkli kadınlarından Gonca Vuslateri ile en yakışıklı erkekleri arasında gösterilen Seçkin Özdemir, bu akşamdan itibaren Show TV'de ekrana gelecek ‘Tehlikeli Karım’ dizisi için bir araya geldi. Dünyaca ünlü Japon dizisi ‘My Dangerous Wife’tan uyarlanan dizinin başrolünde yer alacak Vuslateri ve Özdemir’e Bige Önal ve Mustafa Üstündağ gibi isimler de eşlik edecek. Bir karı kocanın aşk ile başlayan ilişkilerinin gün geçtikçe hayatın kendilerine yüklediği telaşla değişimini ele alacak diziyi konuştuğumuz ikili, hem dizi hakkında merak edilenleri anlattı hem de günümüz ilişkileri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu...

 

Size “Bu projede ben de olmalıyım” dedirten faktörler neydi?

Seçkin Özdemir: Senaryoyu okumaya başladığımda her şeyi unutup, hikâyenin heyacanına kapıldım. Heyecanı gittikçe artan bir hikâyesi var. Bu durum, beni etkiledi. Ayrıca canlandırdığım Alper Boztepe karakterinin içinde bulunduğu psikolojik sıkışmışlık, ne yaptığını bilmez hali ve hayatta savrulan durumu, bana oynamak için keyifli geldi. Bunların dışında, oyuncu kadrosunun kalitesi de önemliydi.

Gonca Vuslateri: Birlikte çalış- maktan çok mutlu olduğum, disiplini hakkında bilgi sahibi olduğum bir yapım şirketi MF Yapım. Kendimi çok iyi ve özgür hissediyorum onlarla çalışırken. Ayrıca bir uyarlama olmasına rağmen çok iyi yazılmış bir senaryosu var. Bizim kendi malzemelerimizi, kendi iç dünyamızı yansıtabileceğimiz bir uyumla yazıldı. Bu yüzden de hem oynaması hem birlikte çalışması çok keyifli olacak bir işti.

Seyirciler bu kadar alternatif içerisinde neden ‘Tehlikeli Karım’ı seyretmeli?

S.Ö.: Her iş, içerisinde heyecan barındırır. Biz de bunları yaşıyoruz. Heyecanımız büyük ve farklı bir şey yapma arzusundayız. Bu hikâyeyi, seyirciye, keyif alarak aktarmaya çalı- şıyoruz. İçinde macera ve kara mizahın bulunduğu bir psikolojik gerilim hikâyesi var. Hikâyedeki birçok karakterin, senaryoya çok etkisi var. İşin bu kısmını çok önemsiyorum. Senaryo, bir olayın etrafındaki 8 farklı karakteri, bir karı kocanın hikâyesinin içinde anlatıyor. Dizinin hem türü, hem de anlatımı açısından seyircilere farklı bir tat sunacağını düşü- nüyorum. Seyirci, kendini bir oyunun içinde hissederek, adeta bir bulmacayı çözüp yapbozun parçalarını birleştirecek. Bu açıdan da ilgi çekeceğini düşünüyorum.


G.V.: Ben kendi adıma Çağrı Bayrak’ın (yönetmen) vizyonuna ve yarattığı dünyaya çok güveniyorum. Seyircinin de bu dünyayı seveceğini düşünüyorum.

Sizi Derin rolünde izleyeceğiz. Karakterin en çok hangi özelliklerini sevdiniz?

G.V.: Derin’in insanlara olan duyarlılığını çok sevdim, yaşamdaki hassasiyetini çok sevdim. Çok hassas bir yüreği ve çok hassas bir gövdesi var. Ve o gövde kırıldığı zaman başka bir sürece girecek. Bu aslında insanın doğasında ve toplumun içinde tanık olduğumuz, aşina olduğumuz bir durum. Çok net bir şekilde bir dönüşüm var senaryoda. Birbirinin içine geçen, sarmal bir döngü- nün içinde göreceğiz Derin’i. Kimi zaman çok aksi, agresif yönlerini görürken, kimi zaman çok duygusal ve seyircinin kendiyle özdeşleştirebileceği yönlerini göreceğiz. Bu anlamda da iç aksiyonu çok yoğun bir karakter. Böyle bir karakterin içinde dalgalanmak hoşuma gitti.

Peki ya Alper?

S.Ö.: Alper, hayata karşı pozitif bir adam ama bunun altında çok büyük bir psikolojik kaybolmuşluk var. Kendi doğrusunu, yanlışını kaybetmiş bir şekilde, ne yaptığını bilmez halde hayatın içinde sürüklenen, boğulmuş ve bundan kurtulmanın yolunu kaybetmiş biri. O yüzden, farklı etkenlerden ve yanlışlardan etkilenebiliyor. Manipüle edilmeye müsait bir yapısı var. Psikolojik açıdan bitmiş biri. Bu hali yüzünden geri dönülmez yanlışlara sürükleniyor ve işler, Alper için daha çözülmez hale geliyor. Alper’i, bu durumdan çıkma çabasında izleyeceğiz. Daha önce böyle bir karakter canlandırmamıştım. Alper’i canlandırmak, benim için de farklı ve heyecanlı olacak.

‘Aşkta tahammül azaldı’

Dizide aşk ile başlayan bir ilişkinin, gün geçtikçe hayatın insanlara yönelttiği telaşla yaşadığı değişime tanıklık edeceğiz. Koşturmaktan, aşk yaşamıyoruz artık sanki…

S.Ö.: Aşk yaşıyoruz tabii ki, ama biraz önce bahsettiğiniz gibi hayatın günümüzde geldiği hal, içindeki hız içerisinde azalmış olan tahammül, hayatın her alanında etkili oluyor. İlişkilerimiz de buna dahil. Bu durum, ilişkilerin daha çok yıpranmasına sebep olabiliyor. Güne ve zamana göre evrilen şeyler de var. Aşk da hayatımızda bu gerçeklik içerisinde yaşanıyor. Bu, hayatın evrilmesiyle alakalı bir durum.

Günümüzde erkek-kadın ilişkileri sosyal medyanın girdabına kapılmamızla çok farklı bir hal aldı. Bu durumu nasıl yorumlarsınız?

S.Ö.: Kalmadı demek biraz fazla olabilir, ama tahammülümüzün azaldığı bir gerçek. Çünkü aslında teknoloji çok ilerledi ve hayatımızda kapladığı alan çok büyüdü. Hayatımızın hızını ve akışını belirleyen etken de teknoloji. Teknolojinin hızının etkisi altında kalmış bir haldeyiz. Çünkü, hayatımızın büyük bir kısmını ele geçirmiş halde. O yüzden çok hızlı yaşamaya başladık. Bu da tahammülü azalttı ama günümüzün gerçekliğinden kopmadan, bu durumu kabul etmeliyiz. İnsan ilişkilerinde de o kaybı yaşamadan doğru dengeyi bulmalıyız. Teknolojiyi suçlayamayız.

‘Özeleştiriyi elden bırakmıyorum’

Şöhretin getirdiği popülerlik sizi ne kadar alakadar ediyor?

G.V.: Şöhret benim yaptığım işin seyircideki karşılığıdır. Dolayısıyla seyircide bulduğum karşılığa alakasızlık veya alakadarlık olarak bakmıyorum. Şahsi anlamda benim için her zaman özeleştiriyi elden bırakmamam gerektiğini öğreten ve iyi anlamda karşılaştığım her şeye minnet duyduğum bir duygu. Çok mutlu oluyorum insanlar takdir ettiği zaman, etmediğinde de bunu bir özeleştiri olarak alıp kendimi mutlaka değerlendiriyorum.

Hayvanlara düşkün olduğunu belirten Seçkin Özdemir, “İki tane kedim var. Bizim bu dünyada yaşamaya ne kadar hakkımız varsa, hayvanların da en az bizim kadar aynı hakka sahip olduğunu unutmamalıyız” diyor.

‘Erkekler kendini geç buluyor’

Alper, dizide kontrol düşkünü karısı ile kendisini hatalara sürükleyen sevgilisi arasında kalıyor. Bu noktada Alper’in mantığı mı yoksa duyguları mı ağır basacaktır?

S.Ö.: Alper, hikâyenin başında ciddi psikolojik çözümsüzlükler yaşayan bir adam. O yüzden mantığı mı, yoksa duyguları mı ağır basacak ya da ikisi arasında sürüklenmeye devam mı edecek… Bunu hikâyenin akışı içinde göreceğiz. İşin lezzeti biraz da bu noktada. O yüzden çok ipucu vermek istemiyorum. Ama bu durumun, Alper’i ciddi problemler içine atacağını söyleyebilirim.

Alper, hayatı boyunca kadınlardan destek almaya çalıştığı için kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanıyor. Bu hususta belki de sizler Türk erkeklerinin en büyük sorununu işleyeceksiniz. Aileleri, çocuklarını küçüklükten itibaren tek başına yaşamaya alıştırsa, ileride bu tür sorunların görülmesi azalır mı sanki?

S.Ö.: Evet doğru söylüyorsunuz. Bu konu birey olmakla alakalı. Kendimizi geç buluyoruz, geç fark ediyoruz ve hayatın içine geç giriyoruz. Hayatı daha geç keşfediyoruz. Bunun da yolu eğitimden geçiyor. Okulda ve ailede, kişinin birey olmasına yönelik bir eğitim verilmeli.

Dizide eşinizi oynayan Derin, kontrolcü biri. Bir ilişkide kontrol düşkünü olmak, o iliş- kiyi negatif etkilemez mi?

S.Ö.: Sadece ilişkiyi değil; arkadaşlığı ve dostluğu da etkiler. Aile de dahil, her şeyi etkiler. Her şeyin fazlası, olumsuz sonuçlar getiriyor. Dizinin hikâyesinde de, bu durumun nasıl sonuçlar getirdiğini izleyeceğiz

‘Sevgi, boyunduruk altına girmek değildir’

Derin karakteri yine kendisini kocasına ve evine adamış bir kadın. Tek düşündüğü şey çok sevdiği Alper. (Seçkin Özdemir) Bir kadının bu denli bir erkeğin boyunduruğu altına girmesini nasıl yorumlarsınız?

G.V.: Ben sevginin herhangi bir durumun veya herhangi bir insanın boyunduruğu altına girmek olduğunu düşünmüyorum. Herkesin kendi sevgisini bir yaşama şekli vardır. O sevginin uğradığı hayal kırıklıkları ve o sevginin takdir edilmesinin karşısında sonuç olarak yaşadığımız bir hayat var elde. Ve o eldekine sahip çıkmaya çalışıyoruz aslında. Dolayısıyla insanın hayatta kendi iradesiyle sorumluluğunu aldığı bir duygu herhangi bir şeyin boyunduruğu altına girmek midir, sanmıyorum.

‘Derin’in koşulu var’

Dizide canlandırdığınız Derin, Alper tarafından aldatıldığını öğrendikten sonra ilişkisini halen sürdürüyor. Bu tarz hikâyeleri medyadan da takip ediyoruz. Dizideki bir kadının yuvasını koruma mücadelesi mi?

G.V.: Aslında çok spesifik bir cevap vermek zor bu soruya. Çünkü Derin’in Alper ile olan ilişkisinde yaşadığı bir koşul var. Biz de o koşulun içindeki süreci ve verdiği kararı görüyoruz. Yani böyle bir kararı veren de var, çekip giden de var. Burada ilerleyen bölümlerde sürpriz olarak karşımıza çıkacak, Derin’in hayatta odaklandığı bir durum var. Derin o durumla birlikte aslında defansa geçiyor. Dolayısıyla tek başına bir “aldatıldığı halde yuvasını koruyan kadın mücadelesi” değil. Konu pek öyle değil yani.

HT Magazin / Arif Hür