"Tertemiz bir aşk hikayesi"

Güncelleme: 08 Eylül 2017 Cuma, 10:20:35

SHOW TV’de yayınlanan ‘Kalp Atışı’nda Ali Asaf’ın babasını canlandıran Vedat Erincin, dizinin seyircilerin gönlünde taht kurmasıyla ilgili konuştu!

 Show TV’de yayınlanan ‘Kalp Atışı’nda Ali Asaf’ın babasını canlandıran Vedat Erincin, dizinin seyircilerin gönlünde taht kurmasıyla ilgili şunları söyledi: “Tertemiz bir aşk hikâyesi seyircide ilgi uyandırdı. Özellikle genç kuşaklar, kaliteli ve saf aşklara karşı bir özlem duyuyor, içinde umut barındırıyor.”

 Bugüne kadar ‘Beş Kardeş’, ‘Kavak Yelleri’ ve ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ gibi hafızlara kazınan dizilerde karşımıza çıkan Vedat Erincin, şu sıralar Show TV’de yayınlanan ‘Kalp Atışı’ dizisiyle milyonlarla buluşuyor. Oyunculuğu “Düzenli yaşamazsınız. Uzun vadeli plan yapmanız zorlaşır. Ama severek yapılan bir iştir. Sürekli öğrenirsiniz. Yeni insanlar, yeni öyküler, yeni ufuklar kazanırsınız. Dünyanız büyür. Dünyanız değerlenir. Oyunculukta dünyayı kirletmemeyi, kirlettirmemeyi öğrenirsiniz” diyerek tanımlayan Erincin’le buluşup diziyi konuştuk.

Kalp Atışı’nın kısa sürede bu kadar çok ilgi toplamasını nasıl açıklarsınız?

Kaliteli ve düzeyli her iş gerekli ilgiyi her zaman gördü ve görüyor da. Bu dizinin bu kadar çok ilgi toplamasının bir tek nedeni yok tabii ki. Diğer nedeni de, tertemiz bir aşk ilişkisinin seyircide, ki özellikle genç kuşaklarda uyandırdığı, kaliteli, saf, temiz insan ve aşk ilişkilerine duyulan özlem ve umut olmalı. Ayrıca çok mükemmel bir sağlık sistemimiz olmadığı için, sağlık kurumlarında çalışanların, doktorundan hemşiresine, güvenlik görevlisinden hastasına kadar, yaşanan zorluk ve maceraların tanıdık olması ilgiyi artırıyor.

Dizinin konusu sizde ne tür hisler uyandırıyor?

Hayatı kendimiz ve yakınlarımız için, nasıl basit hatalar yaparak ve çıkar hislerimizi bencilce öne çıkararak yaşanmaz hale getiriyoruz? Oysa tüm dünya hepimize sevgi, aşk, kardeşlik, mutluluk ve huzur duygularının yumuşacık sarmaladığı başka da alternatifimizin olmadığı bir yaşam alanı sunuyor. Kolayı ve doğruyu seçeceğimize, zor ve kötü olanı yaratmak için direniyoruz.

Kalp Atışı'nda sizi Ali Asaf'ın babası rolünde izliyoruz. Dizide Ali Asaf, Eylül, Oğuz ve Bahar arasında bir aşk dörtgeni yaşanıyor. Bu aşk dörtgeni hakkında neler söylersiniz?

Aşk herkesin kendi yüreğinde özgürce yaşayacağı bir duygu. Birlikte olabilmek, kazanmak zorlamadan bir mücadeleyi gerektirir. Kumruların yaptığı gibi.

Canlandırdığınız Ziyanur karakteri hakkında neler söylersiniz?

Her insan isteyerek ya da farkına varmadan hata yapıyor. İyi yürekli ve idealist insanların böyle bir lüksü yok ne yazık ki.

Dizinin ilerleyen bölümleri nelere gebe?

Umarım hayata ve insana dair güzel şeyler olur. Kötülüğün, adaletsizliğin hiç bir zaman cezasız kalmayacağına olan umudumu koruyarak, ben de merakla bekliyorum.

Aşkı nasıl tanımlarsınız, aşkın en çok hangi hali güzeldir?

Aşk, sanırım insanın içindeki kötülüğün, sevgiye, güzelliğe, iyiliğe yenildiği bir duygusu. Ve bence en eski halidir, en güzel hali. 20 sene sonra, 40 sene sonra örneğin.

Yakın zamanda yeni bir sinema filmi gündeminizde var mı?

Türkiye' de bir komedi filmi ve Almanya’da birkaç projeyle ilgili görüşmelerimiz sürüyor ama şu an için bir isim ve tarih veremeyeceğim.


Günümüzde televizyon dizilerindeki standartın sinemayla eşdeğer olduğu söyleniyor. Çekim açıları, oyuncu performansları vs. Siz buna katılıyor musunuz?

Günde 3-4 dakikalık çekim ile 15-20 dakikalık çekimleri karşılaştırarak, standartların eşdeğer olduğunu savunmak biraz abartı olur. Yalnız şu çok açık bir gerçektir, bu konuda Türkiye’deki dizi çekimlerinde Avrupa'nın yakalayamayacağı bir standarda ulaşılmıştır. O da ancak çalışanların özverisiyle mümkün olmuştur. 35 - 40 günde bitirilen 90 dakikalık bir sinema filmi ile bir haftadan kısa bir sürede çekilen 120 dakikalık bir dizinin, senaristinden oyuncusuna ya da çaycısından ışıkçısına kadar, emekçilerinin çektiği eziyet aynı olur mu? Biz oyuncuların işi zordur. Doğru, rolünüz arttıkça işiniz de zorlaşır. Bir karaktere can verir ve insanların onu sevmesini, kızmasını, ağlamasını, gülmesini, düşünmesini sağlarsınız ama camın önünden akmaya başlayana kadar kamera arkasında o iş için ter döken o kadar çok insan vardır ki, o insanlardan kimsenin haberi olmaz seyirci kötü babaya kızarken. Yani bir yanda 100 metre koşulur öbür yanda maraton. 100 metreciler daha çok tanınır. 100 metre yarışları sonuna kadar izlenir, maratonun ise sadece sonuna bakılır. Dağlar kadar fark vardır standart açısından. Buna rağmen aynı standart gibi görünüyorsa aradaki fark, inanın bu işi yapan kamera arkası kahramanları yüzündendir. Gerçek kahramanlar görünmez...

Kalp Atışı'ndaki set ortamı ve oyuncu arkadaşlarınız hakkında neler söylersiniz?

Herkes işini iyi yaptığı sürece set ortamı her zaman güzeldir. Bazen “Bitse de gitsem,” bazen “Tüh keşke bitmeseydi,” dersiniz. Siz gidersiniz, onlar daha şu kadar saat buradayız der, güle güle derler. Siz kalırsınız, gidenlere daha en az on plan var der güle güle dersiniz. Ama hep çalışan güzel insanlar vardır orada. Bu kadar cefayı da ancak güzel insanlar çeker.

Dizi oyunculuğunun iyi ve kötü yanları sizin açınızdan neler?

Bizim, Mustafa Altıoklar'la Berlin' de açtığımız ve gerek Türkiye’den gerek yurtdışından, sanatçı arkadaşlarımızın desteklediği bir kamera önü oyunculuk akademimiz var. Oradaki oyuncu adaylarımıza ilk olarak bunları açıklamaya çalışıyoruz. Bu işin kötü yanı niye olsun ki? Bu işin olumsuz yanları vardır olsa olsa. Çok çalışırsınız, çok beklersiniz. Hafızada kısa süre kalan bir iş yapar, hızlı çalışırsınız. Her zaman iş bulamaz, yan işler yapmak zorunda kalırsınız. Senaryoyu beğenirsiniz ya da beğenmeme gibi bir seçeneğinizin olmadığı zamanlarınız olur. Düzenli yaşamazsınız. Uzun vadeli plan yapmanız zorlaşır... Ama severek yapılan bir iştir. Sürekli öğrenirsiniz. Yeni insanlar, yeni öyküler, yeni ufuklar kazanırsınız. Dünyanız büyür. Dünyanız değerlenir. Oyunculukta dünyayı kirletmemeyi, kirlettirmemeyi öğrenirsiniz.

Bu sene tiyatro sahnesinde sizi görebilecek miyiz?

İşte yukarıdaki sorunun cevabı bu. Yani dizi oyunculuğunun en kötü yanlarından biri. Tiyatro yapmaya vaktiniz olmayabilir. Dizi oyunculuğu buna bazen engel oluyor. Ben Berlin’de Gorki Tiyatrosunda ‘Vişne Bahçesi’ oyununda, Çetin İpekkaya hocam ne yazık ki hayatını kaybettiği için onun rolünü üstlendim. Yalnız uzun süredir oynandığı için, bu yıl sanırım ayda bir kez sahneye çıkacağım. Ayrıca Bochum Şehir Tiyatrosu’nun Ocak-Şubat gibi başlayacak bir projesi için görüşüyoruz.