‘İnsana ait bir hikâye anlatıyoruz’

Güncelleme: 29 Ekim 2014 Çarşamba, 09:43:08

Yılanların Öcü’nün Hikmet Hanım’ı Nalan Örgüt, diziyi ve hakkında merak edilenleri HT Magazin’e anlattı...

Show TV’nin çarşamba akşamları ekrana gelen ve ilgiyle izlenen dizisi ‘Yılanların Öcü’nün Hikmet Hanım’ı Nalan Örgüt, diziyi ve hakkında merak edilenleri HT Magazin’e anlattı...


Fakir Baykurt’un ünlü eseri ‘Yılanların Öcü’ dizisinden teklif geldiğinde neler hissettiniz?


Sanatçı için her yeni proje heyecan uyandırır. Çok heyecanlandım. Fakir Baykurt olması daha çok sevindirdi. Edebi bir eser içinde yer almak onur verici. Bu benim Koliba Film ile yaptığım ikinci proje. Koliba Film’i ve çalışanlarını çok seviyorum. Sevdiğim arkadaşlarımla beraber olmak da ayrı bir mutluluk. Hepsi Devlet Tiyatrosu’nun seçkin kişileri. Çok genç ve yetenekli arkadaşlarımız da var.


‘HALK SAHIPLENDI’


Canlandırdığınız Hikmet Hanım, tonton, şefkatli ama yeri geldiğinde de sert ve otoriter bir dadı. Onu bir de sizden dinleyelim...


Hikmet Hanım’ı belki de anne oluşumdan dolayı iyi anlayabiliyorum. Benim de iki çocuğum var. Evladı yok gibi gözükse de konakta Necip Bey ve ailesiyle beraber bir aile gibi yaşıyor. Yetimhanelerde büyüdükten sonra bir şekilde konağa geliyor. Necip Bey eşini kaybettikten sonra konağın bir nevi kâhyası oluyor. Bu arada Necip Bey’in kızına da annelik yapıyor. Ben de bir anne olduğumdan bu tip rolleri oynamak bana kolay geliyor. Hikmet Hanım, biraz otoriter ama bir yandan da kalbi yumuşacık. Elif’e annelik yapması, Fatma ve Ömer’i kollaması, onları bir anne şefkatiyle sarması içindeki evlat özleminden geliyor.


Hikmet Hanım ve Nalan Örgüt arasında benzerlikler var mı?


Hikmet Hanım’ı çok seviyorum. Benim pek otoriter tavrım yoktur. Daha yumuşak ve sevecenimdir.


Hikmet Hanım, Remziye ve Şerife’den hoşlanmıyor. Onların kötülüklerine karşı Fatma’yı korumaya çalışıyor. Fatma’ya karşı koruma kalkanı oluşturmasının nedeni nedir?


‘Yılanların Öcü’, aslında bir toprak hikâyesi. İnsana ait bir hikâye. Aşağıdakiler ve yukarıdakiler diye ele alacak olursak, her zaman ezilenler aşağıdakiler olmuştur. Bizim dizimizde hikâye biraz aşağıdan yukarıya doğru işliyor. Aşağıdakilerin daha hâkim olduğu bir senaryo olarak da devam edecek. Hikmet ve Remziye’nin çatışması ego çatışması olarak gözükse de aslında henüz açılmayan bir sürü hikâye var. Belki Remziye’nin bu kadar kötü davranmasının altında bir sır var. Bana “Neden senin altındaki bir kadın seni bu kadar eziyor, sen niye cevap veremiyorsun?” diye sorular geliyor. Hikmet Hanım kültürlü bir kadın olduğu için aşağıdakilerle ağız dalaşına girmek istemiyor. Çok alttan geldiği için o ezilenleri çok iyi biliyor ve bu yüzden Fatma ile Ömer’e anaç duygularla yakınlık gösteriyor.


Dizi Kapadokya’da çekiliyor. Halkın sizlere tepkisi nasıl?


Her cumartesi otelimizin önünde pazar kuruluyor. Halk bizi sahiplendi. Geçenlerde iki teyze “Hikmet Hanım, burada çok güzel bahçe domatesi var” diye arkamdan koştu. Her şey organik satılıyor. Odamda bir sürü domatesim, biberim, salatalığım oldu. Bizimle fotoğraf çektiriyorlar, sohbet ediyoruz. Sıcak bir ilişkimiz var. Zaten onlarla samimi olduğumuz sürece bizi daha çok sahipleniyorlar. Kızdıkları karakter de var tabii ki. Bu da çok doğal.


‘Ceyda sette yaramaz çocuğumuz gibiydi’


Dizide ustaların yanı sıra genç yetenekler de rol alıyor. Onların oyunculuklarını nasıl buluyorsunuz?


Tüm genç oyuncularımız bize taze kan. İyi ki varlar. O kadar sevgili ve saygılılar ki bize karşı. Roller hakkında konuşuyoruz. Dinliyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Değerlendirebilen genç arkadaşlarımız olduğu sürece bilgilerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Bu da güzel vakit geçirmemizi sağlıyor. Abla-kardeş, anne-evlat gibi olduk. Ceyda Ateş’in ayrılmasına çok üzüldüm. Onu ayrı sevdik nedense. Yaramaz çocuğumuz gibi bir şey oldu sette. Senaryo gereği böyle olması gerekiyordu. Yolu açık olsun. İnşallah çok güzel projelerde tekrar seyirci karşısında olur. 


‘Rüçhan Çalışkur ile özel tiyatro kurmak istiyoruz’


Ufukta yeni bir tiyatro oyunu ya da sinema filmi var mı?


Devlet Tiyatrosu’nda devam ediyorum fakat tiyatroyla bu tür işler maalesef pek paralel gitmiyor. Hele şehir dışı işlerde yeterli zaman ayıramıyorsunuz. Bu sene kısmetse Devlet Tiyatrosu’ndan emekli oluyorum. Zaten İstanbul’a çocuklarımın yanına yerleşmiş gibiyim. Bundan sonra karşıma film teklifleri çıkarsa o projelerde yer almak istiyorum. İnşallah Devlet Tiyatrosu’nda misafir oyuncu olarak yer alacağım. Rüçhan Çalışkur ile bir projemiz var. İleride özel bir tiyatro kurmak istiyoruz. Artık sıra gençlerde. Biz Devlet Tiyatrosu’nda sıramızı doldurduk ama her zaman gençlerin yanında olmaya, onları desteklemeye devam edeceğiz.